8 Ekim 2025 In Miras Hukuku

Atanmış Mirasçı İle Belirli Mal Bırakma Alacaklısı

Atanmış mirasçı ile belirli mal bırakma alacaklısı kavramları ne yazık ki sürekli karıştırılmaktadır. Bu yazımızda ilgili kavramların ne gibi farkları olduğunu ve hangi hukuki sonuçlara neden olduklarını açıklayacağız.

Miras hukuku, mirasbırakanın (murisin) ölüme bağlı tasarruflarıyla (vasiyetname veya miras sözleşmesi) malvarlığının (terekenin) hangi hukuki statüde kimlere intikal edeceğini belirler. Bu intikal, temel olarak Atanmış Mirasçı ve Belirli Mal Bırakma Alacaklısı (Vasiyet Alacaklısı) statüleri üzerinden gerçekleşir. Bu iki statü arasındaki farklar, mirasın kazanılması, tereke borçlarından sorumluluk ve hakların ileri sürülme biçimi açısından hayati önem taşımaktadır.

 

Hukuki Statü ve Halefiyet İlkesi Farkı

Türk Medeni Kanunu (TMK), mirasın kazanılmasında iki temel halefiyet türünü esas alır: külli halefiyet ve cüz’i halefiyet

 

Atanmış Mirasçı (Külli Halefiyet)

Atanmış mirasçı, TMK m. 516 uyarınca mirasbırakanın mirasının tamamı veya belirli bir oranı için atadığı kişidir. Bu kişi, yasal mirasçılar gibi külli halef sıfatını taşır.

Ayni Hak Kazanımı: Atanmış mirasçı, mirasbırakanın ölümüyle birlikte kendiliğinden ve doğrudan doğruya tereke üzerinde ayni hak (mülkiyet) kazanır. Atanmış mirasçının murisin ölümü ile terekede doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanır (Yargıtay. 3. HD., E. 2010/12478, K. 2010/19947, T. 06.12.2010).

 

Belirli Mal Bırakma Alacaklısı (Cüz’i Halefiyet)

Belirli mal bırakma (vasiyet), mirasbırakanın bir kimseye mirasçı sıfatı tanımaksızın belirli bir malı, malvarlığı değerini veya edimi bırakmasıdır (TMK m. 517). Belirli mal bırakma alacaklısı, mirasbırakanın cüz’i halefidir.

İstem Hakkı: Vasiyet alacaklısı, kendisine bırakılan mal üzerinde doğrudan bir ayni hak (mülkiyet) kazanmaz. Yalnızca bu malın kendisine teslim edilmesini veya devredilmesini talep etme konusunda şahsi bir istem hakkı (alacak hakkı) elde eder. Bu talep, vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan vasiyet borçlusuna (mirasçılar veya vasiyeti yerine getirme görevlisi) karşı yöneltilir.

 

Tereke Borçlarından Sorumluluk Farkı

Bu iki statü arasındaki en önemli pratik fark, mirasbırakanın borçlarından doğan sorumluluktur.

Atanmış Mirasçının Sorumluluğu (Külli Sorumluluk): Atanmış mirasçı, külli halefiyet ilkesi gereği, terekenin aktifleri kadar pasiflerinden (borçlarından) de sorumludur. Mirasçı, terekenin borçlarından kendi kişisel malvarlığıyla sınırsız olarak sorumlu olur.

Belirli Mal Bırakma Alacaklısının Sorumluluğu (Sınırlı Korunma): Belirli mal bırakma alacaklısı ise, mirasbırakanın borçlarından kişisel malvarlığıyla sorumlu değildir. Ancak, vasiyet alacaklısının alacağı, terekenin borçları ödendikten sonra kalan değerler (net tereke) üzerinden karşılanır. TMK m. 603/1 uyarınca, mirasbırakanın alacaklılarının hakları, vasiyet alacaklılarının haklarından önce gelir.

 

Tasarrufun Yorumu ve Gerçek İrade İlkesi

Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufta bir kişiyi mirasçı mı atadığı yoksa ona sadece belirli bir mal mı bıraktığı (vasiyet) sorunu, mirasbırakanın gerçek iradesine bakılarak çözülür.

Karine Kuralı: TMK m. 516/2 uyarınca, mirasın tamamını veya belirli bir oranını (kesir/pay) alan kişi, kural olarak mirasçı atanmış sayılır.

Yorum İlkesi: Tasarrufta kullanılan kelimelerden bağımsız olarak, mirasbırakanın lehtara külli halefiyet statüsü vermek isteyip istemediği araştırılmalıdır.

Yargıtay Kararı ile Kritik Ayrım

Mirasçı atama ve belirli mal bırakma ayrımına ilişkin çok önemli bir karar, bir tasarrufun nasıl yorumlanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır:

“Somut olayda; muris …’nun, 30.05.2013 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnamesinde “muris ve murisi evvellerimden her türlü yolla adıma intikal etmiş veya edecek olan ve gerekse sahibi bulunduğum veya bu tarihten sonra sahibi bulunacağım taşınmazlarımı …’na vasiyet ediyorum” şeklindeki beyanının bulunduğu görülmektedir. Tereke, murisin vefat etmeden önce mal varlıklarını kapsamaktadır. Malvarlığı kavramı içinde taşınmazlar yer aldığı gibi taşınırlar da yer almaktadır. Adı geçen muris, söz konusu vasiyetnamesi ile genel olarak malvarlığının tamamını veya oransal olarak belli bir bölümünü değil, taşınmazlarının tamamını vasiyet ettiği görülmektedir. Yukarıda değinilen ve mirasçı atamayı düzenleyen TMK’nın 516 ncı maddesinin 1 inci cümlesindeki “Mirasbırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı…” ifadesinden anlaşılabileceği üzere somut olaydaki vasiyetname, mirasçı atamaya değil belirli mal bırakmaya ilişkindir. Tüm bu nedenlerle Mahkemece yapılan değerlendirme ve sonuçta verilen hüküm kanuna aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir. YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ, E. 2023/3088 K. 2023/5124 T. 26.10.2023”

Bu karar, belirli bir mal kategorisinin (taşınmazlar) tamamının bırakılmasının dahi, borçlardan sorumlu mirasçı statüsü değil, sadece alacak hakkı doğuran vasiyet alacaklısı statüsü yarattığını kesin olarak göstermektedir.

 

Yargılama Usulü: Vasiyetin İfası (Tenfizi) Davası

Belirli mal bırakma alacaklısı, kendisine bırakılan malın ifasını alamadığı (taşınırlarda teslimin, taşınmazlarda mülkiyetin devrinin yapılmaması) takdirde vasiyetin ifası davası (veya tescil davası/eda davası) açmak zorundadır.

 

Davanın Niteliği ve Görevli Mahkeme

Davanın Niteliği: Vasiyetin ifası davası, belirli mal alacaklısının borçluya karşı alacağının ifasını talep ettiği şahsi nitelikte bir eda davasıdır. Konusu taşınmaz ise, TMK m. 716 uyarınca tescile zorlama kararı niteliği taşır.

Görevli Mahkeme: Vasiyetin ifası istemini içeren eda davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu yönündeki yanılgılı değerlendirme usul ve yasaya aykırıdır (Yarg. 3. HD., E. 2013/185).

Yetkili Mahkeme (Kesin Yetki): Vasiyetin tenfizi davalarında yetkili mahkeme, mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir ve bu yetki kuralı kesin niteliktedir (TMK m. 582).

 

Savunma İmkânları (Def’i) ve Zamanaşımı

Vasiyet borçluları (mirasçılar), tenfiz davasına karşı çeşitli savunma yollarını kullanabilirler:

Tenkis Def’i: Mirasçılar, vasiyet alacaklısına karşı açılan davada, vasiyetin kendi saklı paylarını ihlal ettiği gerekçesiyle tenkis def’inde Mirasçıların tenkis def’i, zamanaşımı sürelerine bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebilir (TMK m. 571/son).

Zamanaşımı Def’i: Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK m. 602).

 

Hukuki Destek İhtiyacı: Atanmış mirasçı mısınız, yoksa belirli mal bırakma alacaklısı mı olduğunuzun tespiti, hukuki süreçteki haklarınızı ve borçlardan doğan sorumluluğunuzu tamamen değiştirir. Özellikle tereke borçlarından kişisel malvarlığınızla sorumlu olma riskini taşımamak, vasiyet alacağınızı eksiksiz tahsil etmek ve yargı yolunda doğru mahkemeye başvurmak için uzman bir avukat desteği zorunludur.

Mirasçı statüsünün tespiti, vasiyetin ifası davası, tenkis ve zamanaşımı itirazları konusunda hukuki destek almak için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.